Size Bir Savaşçıdan Bahsedeceğim
- ışıl saykan

- 18 May
- 3 dakikada okunur
Nerelerden geçtiğinizi, neleri atlattığınızı, atlatamadığınızı, sizde kalanları, sizde dönüşenleri bazen hatırlamak gerekir. Hatırlamak, bazen birinin kalp kırıcı bir sözüyle, bazen birinin yetersizliğinde bazen de tek başınıza kaldığınızda kendinize sorduğunuz "şimdi ne yapacağım?" sorusuyla olur. Sanki, sudan çıkmış balık gibi, amacını kaybetmiş gibi...Ansızın, o soruyu sorduğunuzu fark ederseniz. O zaman belki şu soruyu sormak iyi gelebilir "Sahi ben nasıl gelmiştim buraya?"

İnsan Ne İçin Savaşır?
Tolstoy'un "İnsan Ne ile Yaşar?" kitabı vardır, bilirsiniz. Kitap boyunca hep bu sorunun cevabını düşünür dururuz. Belki isteriz ki, Tolstoy bize cevabı "şu" desin, "bu" desin. Ama vermez, onun yerine anlatır. Cevabı bizim bulmamızı ister. Kendi görüşü vardır, başka türlü çıkmaz zaten o hikayeler ama okuyucu da pekala kendi anlamlarını çıkarabilir. Öyle değil mi?
Bu soruyu kendime sorduğumda, dürüst konuşayım ben de ikilemde kalıyorum. Merkür Kova'nın nesnelliğiyle bu soruya astrolojik bir cevap vermekle, Işıl olarak hissettiklerim üzerinden bir cevap vermek arasında kalıyorum. Neden peki ikilemde kalışım? Her şeyin tek bir doğru yanıtı olduğunu düşünmem mi bu ikilemi yaratıyor? O yüzden mi hangisi en doğru olur, hangisi daha doğrudur gibi kaygılar sebebiyle kendimi çelişkilerde bırakıyorum? Halbuki ikisi de değerli değil mi? İkisi de kendi bağlamlarında doğru değil mi? Kaldı ki, başkalarının bu soruya vereceği cevap da aynı değil ki, ben niye kasıyorum? Öyle değil mi ama??
Işıl olarak insanın kendi ilkeleri ve doğruları için yaşadığını düşünüyorum oysa ki...Beni çelişkiye sokan durumun tam tersini düşünüyorum. Bir insan evsiz kalabilir, işsiz kalabilir, aşksız kalabilir, evlenmeyebilir, evlenip boşanabilir, sevdiklerini kaybedebilir, kendi uzvunu, yeteneğini hatta ülkesini kaybedebilir. Peki buna rağmen yaşamak hala geçerliyse, neden yaşar? İnandıkları ve savundukları için. Değil mi? Bence öyle. Yani ben bunun için yaşıyorum.
Doğum haritamda Mars retroda. Yani hiç kolay olmadı bu sorunun cevabını bulabilmem. Kaç deneyimlerden, kaç olaylardan, kaç sınavlardan geçildi. Bir ileri ama hep iki geri. Belki ileride bu görüşüm de değişecek. Bilmiyorum. Retro da olsa bile Mars Aslan bana illa ki kendi prensiplerim ve kendi görüşlerimi savunmam ve bunlara göre yaşamam konusunda ısrar, odak, kararlılık ve vizyon verecek.
Yani, sanırım insan ilkeleri ve doğruları için yaşar evet ama bu aynı zamanda onun en büyük mücadelesi olur. Benim yaşamaktan kastım, bu (maalesef).

Bir Savaşçının Hayatı Nasıl Olur?
Bilmiyorum! Evet, açıkça söyleyeyim, bilmiyorum. Ama hissettiğim tek bir şey var. Bir savaşçının hayatı, yalnız olur. Yani, yalnız geçer. Sadece özel hayat anlamında veya "yanında birinin olması" şeklinde düşünmeyin. Siz her "gak" dediğinizde muhalefetle karşılaşırsınız. Her "guk" dediğinizde dışlanırsınız. İstediğiniz kadar toplumsal konulardan, insan haklarından, çevre ve doğa haklarından, bireysel kaygılarınızdan, kendi doğrularınızdan bahsedin. Anlaşılmazsınız. İstenmezsiniz. Huzursuz insanların huzuru kaçıran olarak kodladığı olursunuz. Ve günün sonunda yalnızlaşırsınız.
Zannediyoruz ki, birinin kaybıyla veya bir şeyin artık hayatımızda olmayışıyla yalnız kalacağız. Hayır, yalnızlığın bir boyutu da fikri yalnızlıktır. Anlaşılamanın ve daha kötüsü anlaşılmak istenmeyen kişi olmanın yarattığı yalnızlıktır. Ah, ne kötü bir duygudur o!
Neyse, hikaye böyle gidiyor işte...
Uzun lafın kısası, kendi ilkelerinin peşinde bir hayatı inşa etmek insana bedel ödetir. Öyle ki, kendi ilkelerin için yeri geldiğinde en sevdiğini karşına alırsın. Yani elindekinden olma riski de her zaman mevcuttur. Bu sebeple, savaşçı olmak herkesin olabileceği bir durum değildir. Kaldı ki, kimse olmayı istemez zaten.

Peki Bu Savaşçı, Kadınsa İşler Nasıl Değişir?
Belki duymuşsunuzdur Mars, astrolojide eril gezegen olarak kabul edilir. Peki, "eril" olarak adlandırılan bu gezegenin özellikleri ne dersiniz? Sıkı durun, tanıdık gelecektir: Öfke, agresyon, savaşçı ruh, mücadele, girişim, hırs vs. Venüs... Venüs de "dişil" gezegen olarak adlandırılır. Tahmin ediyorsunuz, değil mi özelliklerini? Hemen söyleyeyim, Venüs, güzellik, sanat, estetik, uyum, ahenk, denge, aşk, estetik vs.
Gerçek hayatta işler pek de böyle net bir biçimde farklı gitmiyor değil mi? Gezegenlerin "atanan" cinsiyetlerini gerçek hayatta/ pratikte neden görmüyoruz? Kadınlar da savaşır, demek zorunda neden kalıyoruz mesela?
Kadın, kendi ilkeleri ve doğrularını için mücadele ettiğinde ötekileştirilir, dışlanır, bir evlense durulacak, denir. Kadının öfkesi, "erkeksiz" oluşu ve bir erkek tarafından sevilmemesine bağlanır. Çünkü bir erkek tarafından sevilmek, kadının en başat yaşam amacıdır, öyle değil mi? DEĞİL!!
Bir kadın mücadeleciyse, girişimci ruha sahipse, ilkeleri için mücadele ediyorsa bu mücadeleci, girişimci ve prensipli bir insan olduğu içindir. Boşandığı için, sevilmediği düşünüldüğü için veya "erkek" gibi olduğu için değil.
Astrolojide peki bu durum nasıl yorumlanır? Maalesef, cinsiyetçi biçimde! Savaşçı bir kadının haritasını incelediğimizde Mars'ının "eril" burçta olmasına, Mars'ının diğer eril gezegenler Uranüs ve Plüton'dan açılar almasına vs. ye bakıyoruz :(
Artık gezegenleri bir salsak mı?
Çünkü diğer türlü düşünsenize, Uranüs ve Plüton erilse ve aynı zamanda bu gezegenler savaşla ilişkilendiriliyorsa bu savaşların kurbanı kadınlar da olmuyor mu? Ama buna rağmen bu gezegenler haritasında baskın olan kadınlar, dışlanmıyor mu? Sistematik şekilde toplum dışına atılmıyor mu? Marjinalleştirilmiyorlar mı? Bu ne yaman çelişki??Yani kadınlar kurban olarak görülebilir ama savaşçı olarak görünemez, öyle mi? Ben buradan bunu anlıyorum. Kadın kurban olarak görünsün de erkek gelsin onu kurtarsın öyle mi?

Bu Yazıyı Neden Yazdım?
Yalnız olmadığınızı bilin istedim. Bu dünyada her ne için mücadele ediyor olursanız olun, yargılayıcı olmamanın, dürüst olmanızın, kendi ilkelerinizden ödün vermemenizin bedelini yalnızlıkla, dışlanmayla ödüyorsanız, yalnız değilsiniz. Hiç yalnız olmayacaksınız. Sizi seviyorum <3







Yorumlar